Monthly Archives: December 2016

Nocturnal Animals

GECE HAYVANLARI

Gece Hayvanları, moda dünyasından tanıdığımız Tom Ford’un yönetmenlik becerisini sergilediği ikinci filmi. İlkini henüz görmedim, ama bundan sonra mutlaka göreceğim. Pek çok bakımdan başarılı buldum filmi. En çok ilgimi çeken ise filmde okunan roman ile filmin kendi kurgusunun iç içe geçmiş senaryosu oldu.

Orta yaşlarda bir kadının, eski eşinin yazdığı anlaşılan bir roman taslağını posta kutusunda bulmasıyla başlıyor hikâye. Daha baştan, bir geçmişle hesaplaşma olacak gibi görünüyor. Film ilerledikçe, romanda anlatılan hikâyenin kadının kötü bitmiş eski ilişkisinin bir metaforu olduğunu anlıyoruz.

Aslında, romanın hikâyesi ile eski ilişkinin hikâyesi birbirinden ne kadar farklı. O gençlik günlerinde kadın eski kocasını eleştirirken adamın yazdıklarında sadece kendini anlattığını, tatsız ve zor okunan metinler kaleme aldığını, bu şekilde iyi bir yazar olamayacağını söylüyor. Adam ise şöyle düşünüyor: “Bir yazar daima kendini anlatır.”

Adamın yıllar sonra kaleme aldığı romanda şiddet içeren bambaşka bir hikâye var. Gece otobanda seyahat ederken bir serseri grubunun kurbanı olan ailenin dramı anlatılıyor romanda. Yazarın eski eşiyle yaşadıkları ise bambaşka bir hikâye.  Film ilerledikçe birbirinden çok farklı görünen iki hikâyede pek çok ortak duygu durumu olduğunu fark ediyoruz: aldatılmışlık, haksızlığa uğramışlık, yetersizlik, çaresizlik ve intikam arzusu.

Yazarın neler yaşadığını kadının geçmişi hatırlamasıyla gözden geçiriyoruz. Kadının ruh durumunu ise filmde bizzat görüyoruz. Her bakımdan kendini tüketmiş, sinir krizinin eşiğinde bir kadın. Belki filmin başında ne kadar kötü durumda olduğunun farkında bile değil, anlaması için romanı sonuna kadar okuması gerekecek. Bir zamanlar eski eşinin yazarlık hevesini baltalarken kendi ressamlık hayallerini de kökünden yıkmış olduğunu, geriye pek bir şey kalmadığını, filmin sonunda idrak edecek.

Filmden aklımda kalan güzel bir detay: “Bana tecavüzcü derseniz öyle olurum. Bana katil derseniz adam öldürürüm” diyor kötü adam bir yerde. Kötülük potansiyeli gördüklerimizi iteleyerek kötülüğe hapsetmiş mi oluyoruz? Belki o adam için çok geç, ama en başından farklı davranılsaydı nasıl biri olurdu, diye düşünmeden edemiyoruz. Yazar ile ilgili olarak da, daha en başından yazarlık hevesi baltalanmasaydı nasıl olurdu? Böyle bir roman yazmak yerine başka şeyler yazacaktı belki de. Hâlâ yazarlığını tam ispatlayamamış olduğunu anladığımız yazar, bir zamanlar eski eşi kendisine hiç güven duymadığı için mi kendine güvenmiyor?

Filmin kurgusu ile filmde anlatılan romanın kurgusundaki çakışmalar çok hoş bir zenginlik katmış. Tezatlar, paralellikler ard arda geliyor. Birbirine sarılmış yatan çıplak iki ceset ve sonraki sahnede birbirine sarılmış yatan çıplak iki sevgili.

Romandaki intikam ne vahşi bir intikam. Yazarın eski eşinden aldığı intikam çok zarif kalıyor onun yanında. Ama her ikisi de intikam sonuçta. Kadın da içten içe bir hesaplaşma istiyor, bekliyor gibi. Üzerinde intikam yazan tabloyu başköşeye koyması boşa değil.

Yazarlara, bu kitapta kendinizi mi anlattınız diye sorarlar bazen. Bu soruya filmden bir alıntıyla cevap vermek gerekirse, “Bir yazar daima kendini anlatır.” Yine, filmin senaryosundan hareketle şunu söylemek mümkün. Yazar anlattığı hikâye ile öyle bambaşka bir dünya kurar ki, kendi yaşadıklarının izini bulmak hem mümkün hem de imkânsız olabilir.

 

 

nocturnal animals film ile ilgili görsel sonucu